İnterneti tek bilgi kaynağı olarak kullanmanın en sık karşılaştığımız örneklerinden birisini 6 gün önce yaşadık.
27 Mayıs darbesinin yıldönümünde Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere Demokrat Partililerin yasadışı olarak dinlendikleri yazıldı.
Son 10 yılda bu iddiayı çok dile getiren oldu, Yassıada’da tanık olarak dinlenen PTT memuresi de iddialara ispat gibi sunuldu.
Türkiye’de 1950’li yıllarda şehirlerarası telefon görüşmelerinin santral memurları aracılığıyla yapıldığını bilmeden yazınca böyle oluyor.
Ekte size sunduğum belge gösteriyor ki, o dönem PTT, Cumhurbaşkanı Bayar ve Başbakan Menderes’in telefonlarını bağlamak için özel bir düzenleme yapmış, telefonları bağlama işini de grup şef ve yardımcılarına vermiş.
Yine resmi belgede gözüktüğü üzere, telefonları bağlayan görevliler, “konuşmaların aksaksız olarak devam etmesi için arada sırada araya girerek dinlemede bulunmuşlar.”
Bana acı gelen taraf, bu bilgi hatası değil, Yassıada’daki yargılamayı direkt etkileyen, başsavcı-tanık gizli aşk ilişkisinin o dönem ortaya çıkarılmasına rağmen kimsenin kılını kıpırdatmaması.
Yassıada’da görülen 19 davadan birisi de Demokrat İzmir Gazetesi’nin Tahrip Edilmesi davasıydı.
İddia makamının en önemli tanığı Ayten Akturan ya da o zaman ünlenen adıyla Telefoncu Ayten’di.
Bu tanığın Başsavcı Ömer Altay Egesel ile gönül ilişkisini ortaya çıkaransa uzun yıllar siyasi hayatımızda yer alan Barlas Küntay’dı.
Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı olan babası Yassıada’da yargılandığı dönemde Barlas Küntay gazeteci sıfatıyla adaya gidiyordu.
Küntay, Telefoncu Ayten’in Ocak 1961’de duruşmada tanık olmasının ardından Ada’dan Kabataş’a giden vapur yerine, Başsavcı Egesel’e tahsis edilen motora bindiğini fark etti. Daha sonra kimliğini saklayarak Telefoncu Ayten ile çok yakın bir ilişki kurdu. Bu sayede Egesel’in yazdığı aşk mektuplarını ele geçirdi, hatta Kızılcahamam’daki bir buluşmayı önceden öğrenip beraberliğin fotoğraflanmasını da sağladı.
Dosya tamamlanınca Son Havadis Gazetesi, “Egesel’in yalancı tanığı kim? Egesel ve Telefoncu Ayten tanışıyorlar mı?” diye başlıklar attı.
Başsavcı Egesel, bir basın toplantısı düzenledi, tüm iddiaların yalan olduğunu, Son Havadis’in müfteri olduğunu söyledi.
Gazetenin beklediği fırsat buydu, önce Egesel’in aşk mektuplarını ardından Telefoncu Ayten ile fotoğraflarını yayınladılar.
Yassıada Başsavcısı’nın yalancı ve hukuka uygun davranmayan biri olduğu bu şekilde ortaya çıkmış oldu ama görevine devam etti.
Skandalı ortaya çıkaran Barlas Küntay, sanık olan babası zarar görmesin diye tüm haberleri Bora Aktan müstear ismiyle yapmış ve gerçek ortaya çıktığında müthiş bir popülerlik kazanmıştı.
Bu tartışma yıllar sonra da devam etti.
Yargılama, idam cezalarının infazı ve seçimlerden sonraki dönemde Adalet Partisi Senatörü Rıfat Öztürkçine’nin, bir gün Meclis koridorlarında elindeki bir kadın iç çamaşırını herkese gösterdiği fark edildi.
Gazeteciler bu kimin çamaşırı diye sordular, senatör, Telefoncu Ayten’in olduğunu ve Başsavcı Egesel’in balkonundan aldıklarını söyledi.
Senatörün iddiası, “Önce balkonda asılı olan çamaşırın fotoğrafını çektiklerini sonra da bir kadının yardımıyla aldıkları” şeklindeydi.
Garip bir siyaset yapma şekli ama senatörün gazetecilere söylediği “5 kanun teklifi verdim, hiç ilgilenmediniz, şimdi çamaşırı gördünüz hepiniz buradasınız” sitemi önemli bir sitem olarak hatırlanmalı.
Telefoncu Ayten bu haberlere sert bir cevap verdi, “Çamaşır benim değil, olsa olsa senatörün bir akrabasınındır.”
Konu bu şekilde kapandı ama tarih Yassıada yargılamalarının usul açısından da sakat bir yargılama olduğunu kayda geçmiş oldu.
Ömer Altay Egesel, bu skandala rağmen Yassıada’da infazlar tamamlanana kadar görev yaptı sonra da Yargıtay üyeliğine atandı.
Hikâyenin doğrusu ve özeti bu yazdığımdır, gelecek sene yine tele kulaktan bahseden yazılar okurken bu yazdıklarımı hatırlarsınız…